KKTC’nin 42. Yılı ve Bölgedeki Güvenlik Kaygıları

Parti lideri, genel merkezde düzenlenen haftalık basın toplantısında Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’a ilişkin endişelerini dile getirdi. Annan Planı sürecinden sonra yaşanan hataların, bazı ülkelerin Güney Kıbrıs yönetimine büyükelçi atamasıyla tarihsel bir kırılma yarattığını söyledi.

Doğu Akdeniz’de askeri varlığın artışı

Güney Kıbrıs’ın uluslararası arenada hâlâ tam olarak tanınmadığına dikkat çekilirken, son dönemde bölgeye ek askeri tesislerin konuşlandırılmasının ve bazılarının Rum yönetimine uyguladığı silah ambargosunu kaldırmasının bölgesel dengeleri olumsuz etkilediği vurgulandı. Yapılan ortak tatbikatlar ve savunma sistemleri sevkiyatlarının yalnızca KKTC için değil, Türkiye açısından da caydırıcı bir hamleye dönüştüğü belirtildi.

Bu gelişmeler ışığında, hükümetin Ege ve Doğu Akdeniz’deki işgaller ve deniz yetki sorunlarına karşı duyarsız kaldığı eleştirildi. KKTC’nin kuruluş yıldönümünün, yürütülen teslimiyetçi politikalardan dolayı gölgede kaldığı ifade edildi.

İç güvenlik ve suç oranlarındaki artış

İstanbul’da meydana gelen bir aile trajedisi ve Şanlıurfa’daki son derece vahim bir olay örnek gösterilerek, toplumda güvenlik zaaflarının derinleştiği aktarıldı. Uluslararası bir organize suç endeksi raporuna atıfla, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı başta olmak üzere kaçakçılık, yolsuzluk, kamu kaynaklarının kötüye kullanımı ile finansal ve siber suçlarda artış gözlendiği kaydedildi.

Bu tablonun uzun süredir iktidarda bulunan yönetimlerin uygulamalarının sonucu olduğu ve vatandaşın gündelik hayatta artık güvende hissetmediği savunuldu.

Irak seçimleri ve Türkmen temsilinin durumu

Irak’taki son seçim sonuçlarına değinilerek, Türkmenlerin parlamentoda gerektiği kadar temsil edilemediği, bölgedeki demografik ve siyasi manipülasyonların Türkmenlerin siyasi gücünü azalttığı iddia edildi. Bölgedeki etnik ve mezhepsel yaklaşımların bir araya gelmelerine engel olduğu, bunun uzun vadede yerel toplulukların aleyhine sonuçlar doğurduğu ifade edildi.

Komisyon toplantıları ve şeffaflık eleştirisi

Meclis bünyesindeki bazı komisyon toplantılarının kapalı yapılması ve devlet istihbaratına ilişkin bilgilerin kamuoyundan saklanması eleştirildi. Buna karşın idari makamların, mevcut bilgileri hangi taraflarla paylaştığına dair şüpheler olduğunu belirterek, güvenlik verilerinin denetlenmesi gerektiği vurgulandı.

Terör örgütünün bazı bölgelerden geri çekildiği yönündeki haberlerin yanıltıcı olabileceği, örgütün silah bırakmadığı ve yapısal varlığını sürdürdüğü görüşü paylaşıldı. Bu bağlamda sahadaki gerçekliklerin ve resmi açıklamaların sorgulanması gerektiği söylendi.

Meclis üyelerinin İmralı ziyareti tartışması

Meclis üyelerinin İmralı’ya giderek bazı görüşmeler yapma planları sert bir dille eleştirildi. Bu tür ziyaretlerin millet nezdinde ağır siyasi ve sembolik sonuçlar doğurabileceği; parlamenterlerin tarihi mirasları ve kamu vicdanı gözeterek hareket etmesi gerektiği ifade edildi. Ziyaretin, kamuoyunda devletin prestijine zarar verebilecek bir algı yaratacağı iddia edildi.

Gevşek federatif yapıya yapılacağı öne sürülen yönelim

Yeni anayasa çalışmaları, özel komisyon süreçleri ve bazı siyasi açılımların ülkeyi daha gevşek, çok bileşenli bir federatif yapıya doğru sürükleyebileceği uyarısı yapıldı. Bölgesel aktörlerin ve dış odakların beklentilerinin, üniteryapılı devlet anlayışını zayıflatmaya yönelik olabileceği kaydedildi. Bu tür bir yönelimin ulusal birliğe zarar vereceği ve halk tarafından kabul görmeyeceği belirtildi.

Sonuç

Konuşmada, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs özelinde artan dış müdahaleler, iç güvenlikteki erozyon, bölgesel siyasi süreçlerdeki adaletsizlikler ve meclis içi uygulamalara dair ciddi endişeler dile getirildi. Yetkililerden beklenti; şeffaflık, güçlü bir dış politika duruşu ve iç huzurun korunması yönünde adımlar atılması yönünde oldu.