TÜİK’in Enflasyon Hesaplamasındaki Değişiklikler Emekliler ve Sabit Gelirliler İçin Yeni Sorunlar Doğurdu
TÜİK’in eylül ayında enflasyon hesaplama yönteminde yaptığı güncelleme, açıklanan enflasyon oranlarının İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine daha yakın çıkmasına neden oldu. Hesaplamadaki bu revizyon, önceki dönemde bildirilen düşük TÜFE değerlerinin neden tartışma yarattığını yeniden gündeme taşıdı; özellikle emekli ve sabit gelirli kesimlerin aldığı zamların yeterliliği konusunda soru işaretleri oluştu.
Hanehalkı tüketimindeki değişim ve deflatör etkisi
Yapılan analizlerde, hanehalkı tüketiminin reel gelir içindeki payının artması nedeniyle ulusal hesaplamalarda düzeltme yapma ihtiyacı doğduğu vurgulanıyor. Bu bağlamda “özel tüketim deflatörü”nde gerçekleşen sapma, tüketim harcamalarının fiyat etkisinden arındırılmasında önemli bir rol oynuyor. Deflatörde aşağı yönlü bir sapma varsa, bu durum TÜFE’nin diğer fiyat göstergelerine kıyasla düşük kaldığını işaret eder.
Basitçe söylemek gerekirse, deflatördeki hatalı düşüş tüketici fiyat endeksinin olduğundan daha düşük görünmesine yol açabiliyor ve böylece reel tüketim hesaplarında “şişme” (köpük) oluşabiliyor. Bu durum, ekonomik verilerin gerçeği tam olarak yansıtmadığı algısını güçlendiriyor.
Yapılan düzeltme tam olarak sorunu çözmedi
TÜİK’in ulusal gelir hesaplarındaki güncelleme, TÜFE’ye ilişkin dolaylı bir veriyi düzelterek önceki ölçümlerin düşük kaldığı izlenimi verdi. Ancak yapılan açıklamalar, deflatörde ortaya çıkan köpüğün tamamen yok edildiğini göstermiyor; yani hesaplama yöntemindeki revizyon, bazı hataları giderse de tüm sorunları ortadan kaldırmıyor.
Geriye dönük düzeltme tartışması
Bu değişiklikler, geçmişte açıklanan TÜFE değerlerinin de gerçeği yansıtmayabileceği ihtimalini gündeme taşıdı. Emekli maaşları, toplu iş sözleşmeleri ve diğer sabit gelirli ödemeler genellikle TÜFE baz alınarak belirlendiğinden, önceki dönemde TÜFE’nin düşük hesaplanmış olması durumunda geriye dönük ücret veya maaş düzeltmesi tartışmaya açılabilir. Bu ise hem bütçe hem de sosyal politika açısından önemli sonuçlar doğuracaktır.
Sonuç
TÜİK’in hesaplama yöntemindeki güncellemeler, enflasyon göstergilerinin yorumlanması ve sabit gelirli kesimlerin gelirlerinin korunması konusunda yeni değerlendirmeler yapılmasını zorunlu kılıyor. İstatistiklerdeki teknik revizyonlar, hem ekonomik analizlerin doğruluğunu hem de sosyal politika uygulamalarının adilliğini doğrudan etkileyebilecek nitelikte olduğundan, bu alandaki düzenlemelerin şeffaflığı ve gerektiğinde geriye dönük düzeltilerin tartışılması önem taşıyor.