Özgür Karabat: ‘Erdoğan meşruiyetini ABD ve Rusya’da arıyor, bedelini millet ödüyor’

CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın meşruiyetini ABD ve Rusya üzerinden sağlamaya çalıştığını savunarak "Rusya Akkuyu Nükleer Santrali’nden 25 milyar dolar, S400 füzelerinden 2,5 milyar dolar kopardı. Şimdi benzerini Trump da yapacak" dedi.

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Sosyal medyada paylaşılan bir açıklamada, ABD ve Rusya liderleriyle kurulan yakın ilişkilerin Türkiye’ye ağır maliyetler getirdiği iddia edildi.

Açıklamada, iktidar partisinin oy oranının yaklaşık yüzde 30 seviyelerinde takılı kaldığı, ana muhalefetin ise yüzde 40’ın üzerinde olduğu; bunun sonucunda Cumhurbaşkanı’nın yeniden seçilme şansının azaldığı savunuldu. Bu nedenle dış aktörlerin Türkiye’deki durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı ve bunun maddi bedelinin halka yansıyacağı öne sürüldü.

Metinde, dış meşruiyet arayışının ticari ilişkiler üzerinden yürütüldüğü; Trump benzeri liderlerin Türkiye ile yapılan anlaşmaları “meşruiyet” karşılığında büyük ticari paketlere dönüştürdüğü ifade edildi. Rusya ile varılan bazı enerji ve savunma anlaşmaları örnek gösterilerek, Akkuyu Nükleer Santrali için 25 milyar dolar, S-400 hava savunma sistemleri için 2,5 milyar dolar gibi rakamlar telaffuz edildi. Benzer şekilde ABD ile yapılan görüşmelerin de yüz milyarlarca dolarlık ticari yük doğurabileceği belirtildi.

Açıklamada ayrıca gümrük vergilerinin kaldırılması, bazı maden ve enerji varlıklarının yabancı iş birliklerine açılması gibi adımların da döviz bazlı maliyetleri artıracağı iddia edildi. Suriye, Gazze, F-35 gibi meselelerde somut çözümlerin ortaya çıkmadığı, buna rağmen büyük ekonomik tavizlerin verildiği ileri sürüldü.

Yüz milyarlarca dolarlık zararın hesabı tek tek sorulacak

Paylaşımda yer alan başka bir bölümde ülkenin ABD ve Rusya ile olan ticaret verilerinin 2023, 2024 ve 2025’e ait dönemsel rakamlarla birlikte değerlendirildiği; önümüzdeki yıllarda ithalatın daha da artabileceği uyarısı yapıldı. Metinde, dış aktörlerin Türkiye yerine liderin kişiliğine odaklandığı, ülke çıkarlarının geri plana atıldığı ve bunun uzun vadede ekonomik açıdan telafisi güç zararlar doğuracağı görüşü savunuldu.

Son olarak, söz konusu ekonomik kayıpların ve verilen tavizlerin ilerleyen dönemlerde hesap sorulacak konular arasında yer alacağı belirtilerek, bu sürecin şeffaf biçimde incelenmesi gerektiği vurgulandı.