40,4343$% 0.24
47,1614€% 0.49
54,2613£% 0.02
4.344,14%0,72
3.349,56%0,33
10.366,16%-0,04
Son dönemlerde Batılı ülkelerden gelen “Filistin’i tanıyoruz” açıklamaları, uluslararası kamuoyunda dikkat çekici bir etki yarattı. Bu açıklamaların arkasında yatan gerçek niyet ise tartışmalara yol açıyor. Avrupa gibi birçok ülke, yıllardır İsrail işgali altında zor durumda kalan Filistinlilere destek mesajları vermeye başladı. Fakat bu ani duyarlılığın samimiyeti üzerine sorgulamalar da dile getirilmeye başladı.
Birleşmiş Milletler üyeleri arasındaki 193 ülkeden 147’si, Filistin’i resmi olarak tanımış durumda. Son günlerde İngiltere, Fransa, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkeler, Filistin’i tanımak için sinyaller vermeye başladı. Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkeden 11’i şu anda Filistin’i tanırken, 9 ülke daha bu konuda adım atmaya hazırlanıyor. Bu gelişmeler, “Neden yıllarca sessiz kalanlar şimdi konuşuyor?” sorusunu akıllara getiriyor.
Batılı siyasetçilerin Filistin meselesinde genellikle sessiz kaldığı vurgulanırken, son açıklamalara halk baskısının etkisi olduğu düşünülüyor. Avrupa’nın pek çok şehrinde on binlerce insan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı sokaklara dökülerek tepki gösterdi. Bu durum, siyasetçilerin “seçmen baskısı” altında kaldıkları şeklinde yorumlanıyor. Özellikle genç neslin Filistin konusundaki duyarlılığı, Batılı liderlerin politikalarını gözden geçirmelerine neden olmuş olabilir. “İnsan hakları” ve “evrensel değerler” vurgusu, Müslüman topluluklar söz konusu olduğunda çoğu zaman geçersiz sayılıyor ve bu da Batı kamuoyunun vicdanını zorlayan bir eleştiri konusu haline geliyor.
Filistin’i tanıma sinyali veren ülkeler arasında bulunan Fransa, hala Gazze’ye destek gösterilerine polis müdahalesi gerçekleştiriyor. Bu durum, Batı’nın attığı adımların samimiyeti konusunda kamuoyunda soru işaretlerine yol açıyor. “Zulmün karşısındayız” mesajını verirken bir yandan da kendi içindeki protestolara müdahale etmesi, eleştirilerin artmasına neden oluyor.
Avrupalı siyasetçilerin son zamanlarda attığı adımlar, geçmişte yaşanan zulümlerin telafisi anlamına mı geliyor yoksa uluslararası baskıya karşı alınan zorunlu bir tavır mı? Her iki yorum kamuoyunda tartışılmakta. Ancak ortak görüş şu ki; Batı, Filistin meselesinde “tarafsız kalma” lüksünü kaybetti. Bu gelişmelerin sadece diplomatik ifadelerle sınırlı kalıp kalmayacağı, ilerleyen süreçte somut adımlarla netleşecektir.
Olgun Kızıltepe – Haberler.com
Türkiye-Suriye doğal gaz hattı açıldı