41,5106$% 0,71
48,6006€% 1,00
55,6740£% 0,85
5.177,68%1,02
3.759,86%0,30
11.151,20%-1,99
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “TRÇ ittifakı” olarak nitelediği Türkiye-Rusya-Çin iş birliğine ilişkin değerlendirmelerinin ikinci bölümü yayımlandı. Bahçeli, bu oluşumun askeri bir blok değil; NATO yükümlülükleriyle çelişmeyecek, sivil ve ekonomik odaklı bir ortaklık olması gerektiğini vurguladı.
Bahçeli, uluslararası güvenlik sahasındaki belirsizlikler devam ederse, bu üçlü iş birliğinin yalnızca ekonomik değil; barış ve istikrarı güçlendirecek unsurları da kapsayacak şekilde genişleyebileceğini söyledi. Böyle bir genişlemenin kaçınılmaz olarak gündeme gelebileceğini belirtti.
Üç ülkenin nüfus, toprak, üretim, ihracat ve savunma harcamaları bakımından dünya düzeyinde önemli paylara sahip olduğunu hatırlatan Bahçeli, bu kapasitenin yeni küresel finans mekanizmaları, alternatif rezerv para düzenleri ve savunma-doctrinleri oluşturma potansiyelini gösterdiğini ifade etti. Bu sayede daha adil bir küresel düzen hedeflenebileceğini ve küresel barış ile istikrarın güçlendirilmesine katkı sağlanabileceğini belirtti.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin köklü bir geçmişe dayandığını, Soğuk Savaş sonrası dönemde yeni iş birliği alanlarının ortaya çıktığını söyleyen Bahçeli, Türkiye-Çin ilişkilerinin ise 1970’lerden itibaren geliştiğini ve günümüzde ekonomik-ticari bağların ilişkilere yön verdiğini ifade etti. Bölgesel güvenlik, barış ve çok yönlü iş birliği alanlarının da hayata geçirilebileceğini vurguladı.
TRÇ fikrinin bir askeri blok oluşturmak değil; enerji, ulaştırma, sanayi-teknoloji, finans ve kriz diplomasisi gibi alanlarda somut iş birliği modelleri geliştirmek olduğunu belirtti. Bu yaklaşımın NATO üyeliğinin sağladığı caydırıcılık ve güvenlik çerçevesini zedelemeden, Türkiye’nin çok yönlü jeopolitik vizyonunu tamamlayıcı nitelikte olması gerektiğini savundu.
Bahçeli, enerji geçişinde doğal gaz ticaret merkezi (hub) kurulması, depolama ve LNG kapasitelerinin büyütülmesi, nükleer ve yenilenebilir enerji projelerinde eş-finansman mekanizmalarının arz güvenliği ve fiyat istikrarına katkı sağlayacağını ifade etti. Ulaştırma ve lojistikte Orta Koridor bağlantılarının, demir yolu, Ro-Ro ve liman entegrasyonlarının, ayrıca gümrükte tek pencere uygulamalarının transit sürelerini kısaltarak Türkiye’nin transit gelirlerini artırabileceğini belirtti.
Sanayi ve teknolojide uydu-uzay sistemleri, batarya ve elektrikli taşımacılık, petrokimya ve tarımsal sulama teknolojilerinde ortak Ar-Ge ve eş-üretim programlarının tedarik zincirinin yerelleşmesini hızlandıracağına dikkat çekti. Finansal alanda ise yerel para ile ticaretin desteklenmesi, swap hatları ve kalkınma bankası benzeri proje finansman araçlarının yaptırım ve ekonomik şoklara karşı tampon görevi görebileceğini söyledi.
Kriz diplomasisinde Suriye, Güney Kafkasya ve Karadeniz-tahıl koridoru gibi konularda üçlü danışma mekanizmalarının Türkiye’nin arabuluculuk kapasitesini güçlendirebileceğini de ekledi.
Bahçeli’ye göre bu tür bir ortaklığın başarısı, söylemin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesine ve somut, ölçülebilir çıktılara bağlanmasına bağlı. Maliyetlerde azalma, transit sürelerinde kısalma, tedarik zincirlerinde yerelleşme, yerel para kullanımında artış ve yeni pazar kazanımları gibi göstergelerle ölçülebilir hedefler konulmalıdır. Bu yaklaşımın, Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarıyla uyumlu bir dengeleyici strateji sunacağını belirtti.
Sonuç olarak Bahçeli, önceliğin siyasi istişare ve ekonomik iş birliğinin çok boyutlu olarak geliştirilmesi olduğunu; ancak uluslararası güvenlikteki kaos sürerse bu ittifakın zaman içinde güvenlik bileşenlerinin de tartışılmasına yol açabileceğini vurguladı.
ABB soruşturmasında şüphelilerin tutuklama gerekçesi hayli vahim