40,9920$% 0,80
48,0364€% 0,92
55,5380£% 1,03
4.443,42%1,11
3.371,96%1,00
11.372,33%0,52
23 Ağustos 2025 Cumartesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u “değerli dost” olarak tanımlaması ve eylül ayında New York’taki BM Zirvesi’nde buluşacaklarını duyurması, Yunanistan’da büyük yankı uyandırdı.
Yunan basını, “Türkiye ve Fransa, eski sorunları geride bırakarak savunma sanayii alanında iş birliğine yeni bir başlangıç yapıyor” şeklinde yorumlarda bulunarak, Atina’nın bu süreçte pasif kaldığını belirtti. “Bizim elimizde yalnızca Rafale uçakları kaldı. Türkiye sahada avantaj sağlarken, biz masada beklemeden oyalandık” ifadeleri dikkat çekti.
Yunan basınında yer alan yorumlarda, Türkiye’nin aynı anda Rusya-Ukrayna savaşında arabulucu, Gazze’de insani değerleri savunan ve Avrupa ile diyaloglarını sürdüren önemli bir aktör haline geldiği vurgulandı. Bununla birlikte, Atina’nın “başkalarının açıklamalarını izleyen bir ülke” konumuna düştüğü eleştirisi yapıldı. Eğer bu durum devam ederse, Kıbrıs’ın bile Yunanistan’a sırtını döneceği ve Paris ile Ankara arasında bir ilişki kurulabileceği ifade edildi. Bu durum, Yunanistan’ın bölgede yalnızlaşabileceği ve Türkiye’nin yeni jeopolitik dengelerde merkezi bir ülke haline geldiği izlenimini pekiştirdi.
Son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Macron ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde, Rusya-Ukrayna barış sürecinden Gazze’deki insani krize kadar pek çok konuyu ele aldıklarını aktarmıştı. Erdoğan, “Değerli dostum Macron’la savunma sanayisi başta olmak üzere Türkiye ile Fransa arasındaki iş birliğini geliştirme konusunda mutabık kaldık” diyerek bu iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleşeceğinin sinyalini verdi.
Haziran ayında gerçekleştirilen NATO Zirvesi’nde Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in yalnız kalması medyada gündem olmuştu. Görüntüler, Miçotakis’in ne konuşmalara katılabildiğini ne de diplomatik bir refleks gösterebildiğini ortaya koymuştu. ABD Başkanı’nın kendisini yok saydığı anlar, Yunan kamuoyunda “NATO’da yalnız bırakıldık” eleştirilerine yol açtı. Almanya Şansölyesi ile arasında oluşan mesafe de eleştirilere neden oldu ve sosyal medyada Miçotakis için “figüran” nitelendirmeleri yapıldı.
Yunanistan’daki yalnızlık ve diplomatik pasiflik tartışmaları, Türkiye’nin sahadaki etkili diplomasi ile daha belirgin hale geldi. Erdoğan’ın Avrupa ve bölgesel aktörlerle kurduğu ilişkiler, Türkiye’nin artan rolünü gösterirken, Atina’nın yetersiz kalan adımları Yunan medyasında sert eleştirilerle karşılandı.
Galatasaray’da Barış Alper Yılmaz ile ilgili yaşanan kriz giderek tırmanıyor. Suudi Arabistan’ın NEOM SC kulübünden gelen 30+5 milyon Euro’luk transfer teklifi sonrası yönetim, genç yeteneğin ayrılmasına izin vermedi. Ancak milli futbolcunun, Suudi Arabistan’dan gelen 9 milyon dolarlık yıllık ücret teklifini düşündüğü öne sürülüyor. Temsilcisi ise “Artık Barış’ın da söz hakkı olmalı” diyerek durumu sert bir şekilde ifade etti.
Tartışmalar devam ederken, Galatasaraylı yöneticiler ve futbolcuların geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Dolmabahçe’de ziyareti sırasında yaşanan bir diyalog tekrar gündeme geldi. Ziyaret esnasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’e Barış Alper Yılmaz’ı işaret ederek, “Bu gidiyor mu?” diye sormuştu. Özbek ise “Yok yok, burada” şeklinde yanıt vermişti.
Dursun Özbek’in sözleri sonrasında genç futbolcunun önce şaşkınlıkla ağzını oynattığı, ardından gülümseyerek durumu toparlamaya çalıştığı dikkatlerden kaçmadı.
Şimdi ise Suudi Arabistan’dan gelen teklifin ardından patlak veren kriz, Erdoğan’ın o sözlerini yeniden gündeme taşıdı. Sosyal medyada bu görüntüler üzerine taraftarlar, “O an Barış Alper aslında çoktan gitmiş gibiydi” şeklinde yorumlar yaptı.
Başkan Dursun Özbek, son yaptığı açıklamada Avrupa hedeflerini vurguladı ve “Başarılı olmuş takımın kompozisyonunu bozmayı uygun bulmuyorum” sözleriyle Barış Alper’in transferine karşı net bir duruş sergiledi.
İstanbul Şişli’de dün akşam saat 20.00 civarında meydana gelen olayda, eşi ile tartışan kadın, evi terk ederek ikiz kardeşinin evine gitti.
Akşam saatlerinde aracılığıyla kayınbiraderinin evine gelen erkek, eşini geri eve götürmek istedi. Ancak burada, kayınbiraderiyle arasında gerginlik başladı.
Bu sırada silahını çıkaran kayınbirader, bir el ateş ederek kadının eşine hedef aldı. Olayın sonucu ağır yaralanan kişi yere yığıldı. Çevredekilerin haber vermesi üzerine acil sağlık ve güvenlik ekipleri adrese yönlendirildi.
Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan kişi, tüm müdahalelere rağmen hayata döndürülemedi.
Olayın ardından kaçan saldırgan, güvenlik güçleri tarafından kısa süre içinde yakalandı. Söz konusu kişinin, “Kadın ablama kötü davranıyordu. Sürekli alkol alıyordu” şeklinde ifade verdiği belirtildi.
Olayın faili olan bireyin, daha önce 25 suç kaydı olduğu öğrenildi. Ayrıca, hayatını kaybeden kişinin 6, 10 ve 11 yaşlarında erkek çocukları olduğu bildirildi. Polis, olayla ilgili detaylı inceleme başlattı.
Merkez Bankası’nın Kur Korumalı Mevduat uygulamasını sonlandırma kararı, çeşitli yorumlara neden oldu. Daha önce yapılan uyarılar, uygulamanın sonuçları hakkında ciddi endişeler taşıyordu.
Kur Korumalı Mevduat ilk kez duyurulduğunda, bu uygulamanın topluma etkileri hakkında dikkat çekici uyarılar yapıldı. Bu uygulamanın öncelikle yüksek gelir grubundaki bireylere fayda sağladığı ve maliyetlerinin alt gelir gruplarına yükleneceği belirtilmişti. Ayrıca, bu projenin enflasyonu artıracağı ve kamu maliyesini zor duruma sokacağı ifade edilmişti.
Sonuç olarak, yıllar süren bu uygulama ve onun getirdiği mali boşluklar göz önüne alındığında, vatandaşların kaynaklarının zenginlere aktarılması durumu giderek daha net hale geldi. Nihayetinde, uygulamanın sona ermesiyle birlikte geriye sadece ödenmiş faizler ve kontrolsüz şekilde basılan paralar kaldı. Ülkenin ekonomisi ise bir tür deneysel alan haline geldi.
Türkiye’deki emeklilik sistemi, çalışanların statüsüne göre farklılık göstermektedir. SSK (4A), Bağ-Kur (4B) ve Emekli Sandığı (4C) kapsamındaki emeklilik maaşları, prim ödeme yöntemleri ve son 2520 gün kuralına bağlı olarak belirlenmektedir.
SGK uzmanlarının yaptığı açıklamalara göre, “Hangi statüden emekli olmak daha avantajlı?” sorusunu yanıtlamak mümkündür.
Son 2520 Gün Kuralı: 1 Ekim 2008 tarihinden önce sigortalı olanlar için son 2520 gün dikkate alınırken, bu tarihten sonra sigortalı olanlarda toplam prim günleri esas alınmaktadır.
SSK (4A) Avantajları: Primlerin asgari ücretin 4-7,5 katı arasında bildirilmesi durumunda SSK’lılar avantajlı bir konumda olmaktadır. Yüksek prim ödeyen SSK’lıların maaşları 60 bin TL’den 100 bin TL’ye kadar çıkabilmektedir.
Bağ-Kur (4B) Durumu: Bağ-Kur’da primler cepten ödenmektedir ve en düşük maaş 16.881 TL olarak belirlenmiştir. Ancak en yüksek prim ödense bile, bu maaşlar SSK’ya göre %30 daha düşük seviyededir.
Emekli Sandığı (4C): 1 Ekim 2008 tarihinden önce memurlar avantajlı bir grup içinde yer almakta; derece ve göstergelere bağlı olarak 20 bin ile 50 bin TL arasında emekli maaşı alma imkanı bulunmaktadır. Düşük derecelere sahip memurlar bile SSK ve Bağ-Kur taban aylığından daha yüksek bir maaş alabilmektedir.
1 Ekim 2008 Sonrası Memurlar: 5510 sayılı yasa kapsamındaki memurların emekli maaşları genellikle daha düşüktür. Zira ek ödemeler prime dahil edilmediği için birçok memur emeklilikte bu farkı henüz hissetmeyecek.
EYT ve Statü Seçimi: Emeklilikte hangi statünün seçileceği, maaşı doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle son 2520 gün kuralı oldukça önemlidir.
Uzman değerlendirmelerine göre;
Kimin hangi statüden ne kadar maaş alacağı; son 2520 gün, iştirakçi primi ve prim ödeme düzeyiyle doğrudan bağlantılıdır.