40,8729$% 0,77
47,8724€% 1,05
55,4954£% 1,01
4.410,52%0,05
3.335,74%0,03
10.870,57%0,43
16 Ağustos 2025 Cumartesi
Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde deniz altında kalmış olan “batık şehrin” güncel durumu, 26 yıl sonra yeniden kaydedildi.
Merkez üssü Gölcük olan 7,4 büyüklüğündeki deprem, 26 yıl önce büyük yıkımlara ve can kayıplarına yol açtı. Deprem sırasında Değirmendere Mahallesi Çınarlık Meydanı’ndaki kıyı hattının bir kısmı denizde kayboldu, binalar, araçlar ve iskeleler su altında kaldı.
Yıllar sonra “batık şehre” dalış gerçekleştirildi. Bu etkinlikte su altı fotoğrafçısı ve belgesel yapımcısı Tahsin Ceylan, Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF) Yönetim Kurulu Başkanvekili Hakan Arslan, Değirmendere Sualtı Topluluğu Kurucu Başkanı, 1. Sınıf Dalgıç Murat Kulakaç ve Japon yüksek inşaat mühendisi Yoshinori Moriwaki yer aldı.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Değirmendere Sualtı Topluluğu iş birliğiyle yapılan dalışta, o gece su altında kalan alanlar tekrar görünür hale geldi. Görüntülerde, çay bahçesi, çınar ağaçları, beton kalıntıları, sandalyeler, kamelyalar ve fayansların bulunduğu duvarlar net bir şekilde görüldü.
Uzmanlar, deniz zemininde kalan yapıların büyük ölçüde korunmuş olduğunu ancak metal aksamların zamanla paslandığını belirtti. Bu görüntüler, deprem gerçeğini hatırlatması ve afet bilinci oluşturması açısından büyük önem taşıyor.
Çekimlerde yer alan Tahsin Ceylan, yapılan dalışın yerinin eskiden Çınarlık Meydanı’nın ortası olduğunu belirterek, şimdilerde bu alanın büyük bölümünün 30 metre derinlikte su altında kaldığını söyledi.
Ceylan, deprem sonrası yıkılan binaların yerlerine yenilerinin yapıldığını, ancak deprem izlerinin silinmediğini ifade ederek, “Deprem izlerinin silinmediği bir yer varsa o da Değirmendere’deki o batık şehirdir.” dedi. Çekimleri, 17 Ağustos’u hatırlatmak amacıyla yaptıklarını vurguladı.
Ceylan, Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığını hatırlatarak, bu nedenle depreme hazırlıklı olunması gerektiğine dikkat çekti.
“Dünyada Çınarlık Meydanı’na benzer bir örnek yok.” diyen Ceylan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Herkesin oraya dalıp da deprem gerçeğiyle yüzleşmesi lazım. Orada 50 metre derinliğe kadar dalış yaptık. Depremin izlerini koruyor ve gün yüzüne çıkarıyor.”
Diyarbakır’ın Dicle ilçesine bağlı Körmik Mahallesi’nde bir vatandaş, evinde devasa bir pitos (eski bir saklama kabı) bulundurduğunu müze yetkililerine bildirdi. Müze ekipleri, gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra büyük pitosu zarar vermeden evden alarak Diyarbakır Müzesi’ne taşıdı.
Diyarbakır Müzesi Müdürü, başvurunun yapıldığını ve ekiplerin durumu incelemek üzere bölgeye gittiklerini ifade etti. Yapılan incelemeler sonunda evde büyük bir pitos bulundu. Yaşlı vatandaş, eşinin vefatından sonra yalnız yaşamaya başladığını ve bu tarihi eseri koruma konusunda zorluk yaşadığını belirtti. Eserin taşınması için gerekli hazırlıklar yapıldı ve özel bir sandık hazırlırılarak kepçe yardımıyla pitos zarar görmeden araçlarına yüklendi.
Pitosla ilgili çalışmalar tamamlandıktan sonra, müze bahçesinde sergileneceği bildirildi. Pitos, yaklaşık 3 metre çapında ve 1 metre yüksekliğinde olup, geçmişte tarlada ekinlerin saklanması amacıyla kullanıldığı düşünülüyor. Eski zamanlarda vatandaşlar, gelecek yılın mahsulünü veya tohumlukları pitosun içine koyarak ihtiyaç duyduklarında tekrar kullanmak üzere muhafaza ediyorlardı. Bu pitos, dönemin silosu işlevi görmüştür. Neolitik dönemden itibaren kullanılan bu tür saklama kapları, özellikle Tunç ve Demir Çağları’nda yaygın bir şekilde tercih edilmiştir.
Bölgede bu tür saklama kaplarının 1970’lere ve 1980’lere kadar kullanıldığını, son 30-40 yılda ise kullanımının azaldığını belirten yetkililer, yaklaşık 8 bin yıllık geçmişe sahip bu kapların tarım faaliyetlerinde oldukça önemli olduğunu ifade ettiler. Bilimsel çalışmaların tamamlanmasının ardından, pitos müzenin bahçesinde sergilenecektir. Bu tür tarihi eserlerin korunmasına yönelik duyarlılığından dolayı yerel halka da çağrıda bulunarak, zarar görebilecek eserleri müze yetkililerine bildirmeleri konusunda dikkatli olmalarını istediler.
İstanbul’un Avcılar ilçesinde Cihangir Üniversite Mahallesi durağında meydana gelen taciz iddiası, sosyal medyanın gündemine oturdu. Bir kadın, merdivenlerde bir erkeğin kendisine temas ederek taciz ettiğini öne sürerek o anları cep telefonu kamerasıyla kayda aldı.
Görüntülerde, kadın, tacizciye dönerek “Nereye gidiyorsun! Az önce geldin mememe dokundun” diyerek tepki gösteriyor. Bunun üzerine şüphelinin “Yanlışlıkla dokundum. Tutunacak yer yoktu” şeklindeki karşılığı ise büyük şaşkınlık yarattı.
Kadın, metro durağında “Sapık” diye bağırarak şüpheliyi teşhir etmeye çalıştı. Ancak olay anında çevrede bulunan vatandaşların müdahale etmemesi dikkat çekti.
Olayın görüntüleri hızla sosyal medyada yayıldı. Kullanıcılar, şüphelinin kendisini savunmasına sert tepkiler gösterirken, bazı yorumcular çevredekilerin olay karşısında pasif kalmasını eleştirdi.
Ünlü oyuncu Sinem Kobal, 38. yaşını kutladı. Doğum gününü eşi ile birlikte geçiren Kobal, kutlama gecesine ait fotoğrafları sosyal medya hesaplarından paylaştı.
Doğum günü için straplez uzun bir elbise tercih eden Kobal, bu şık görünümünü parmak arası terlikler ve boynundaki deniz kabuklu kolye ile tamamladı.
Paylaşılan fotoğraflarda, eşinin Kobal için iki adet pasta hazırladığı göze çarptı.
Pasta üzerinde “İyi ki doğdun Sinem” ve “Hem harbi hem Barbie” yazdığı dikkat çekti.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından yapılan açıklamaya göre, Avdagiç, odanın ağustos ayı meclis toplantısında iş dünyasının gündemini değerlendirdi.
İsrail’in Gazze Şeridi’nde askeri faaliyetlerini artırma kararını kınayan Avdagiç, batılı ülkelerin bu durumu görmezden geldiğini belirtti. Bu ülkelerin adaleti sağlama iddialarının samimiyetsiz olduğunu ve dünya genelinde yaşananların göz ardı edildiğini ifade etti.
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 103. ve Malazgirt Zaferi’nin 954. yıl dönümünü kutlayan Avdagiç, şunları söyledi:
“Milletimiz, tüm zorluklara rağmen ordusu ile birleşerek, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının öncülüğünde bu zaferi kazanmıştır. Bu, inancın ve kararlılığın bir göstergesidir. Gençlerimize bu zaferin önemini öğretmemiz, onlara yokluğun bir mazeret olmadığını ve irade ile kararlılığın en büyük silah olduğunu göstermemiz gerekmektedir.”
Avdagiç, Türkiye ekonomisinin mevcut zorlu iç ve dış koşullara rağmen başarılı bir direnç gösterdiğini ve firmaların üretim ile ihracat faaliyetlerini özveriyle sürdürdüğünü vurguladı.
Sıkı para politikalarının etkileri ve rekabet koşullarına rağmen en kötü durumun geride kaldığını belirten Avdagiç, özel sektörün bu süreçte üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiğini ifade etti. Ayrıca, iç talep koşullarındaki zayıflamanın enflasyonla mücadeleye katkı sağladığına dikkat çekti.
Finansman maliyetlerinde yaşanan düşüşün, reel sektör açısından olumlu bir gelişme olduğunu vurgulayan Avdagiç, ekonomide normalleşme adına talepte dengelenmenin önemine değindi.
Avdagiç, kredi notundaki artış ve politika faizindeki indirimlerden bahsederek, “KOBİ kredilerinde selektif kredi büyüme limitlerinin kaldırılmasını bekliyoruz. Böylece faiz indirimi, üretim ve ülke kalkınmasına katkı sağlayan bir sürece dönüşecektir.” dedi.
KOBİ kredilerinin büyüme sınırlarının kaldırılması gerektiğini vurgulayan Avdagiç, önceki dönem performanslarına göre kredi desteklerinin artırılması gerektiğini savundu.
Avdagiç, ABD yönetiminin gümrük tarifelerinin, daha yüksek vergi oranlarına tabi olan ülkelerin vergi oranı düşük ülkelere yatırım yapma isteğini artırabileceğine dikkat çekti.
Küresel ticaretteki kaotik durumun, yapısal bir dönüşümün başlangıcı olabileceğini belirten Avdagiç, korumacılığın küresel ekonomide yeni dinamikleri şekillendireceğini ifade etti.
Türkiye’nin, bu dönüşüme hazırlıklı olması gerektiğini vurgulayan Avdagiç, yatırım ortamının iyileştirilmesinin büyük önem taşıdığını ve ülkenin lojistik potansiyelini hayata geçirmesi gerektiğini açıkladı.
İstanbul Havalimanı’nın dünya genelindeki diğer rakipleri geride bırakmasının sevindirici olduğunu belirten Avdagiç, diğer ulaşım modlarında da benzer başarıların elde edilmesi gerektiğine işaret etti.
Türkiye’nin küresel tedarik zincirinde önemli bir rol oynaması gerektiğini ve demir yoluyla yük taşımanın payını artırma hedefini vurguladı. Bu konuda atılacak doğru adımların, ülkenin küresel ekonomik gelişmelerden olumsuz etkilenmesini minimize edeceğine inandığını söyledi.