40,8729$% 0,77
47,8724€% 1,05
55,4954£% 1,01
4.408,47%0,01
3.335,74%0,03
10.870,57%0,43
16 Ağustos 2025 Cumartesi
Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık ve Yankesicilik Büro Amirliği ekipleri, Beyoğlu, Beşiktaş, Şişli ve Kadıköy bölgelerinde 8 evden büyük miktarda para ve ziynet eşyası hırsızlığı ihbarı üzerine kapsamlı bir çalışma başlattı. Yapılan operasyonda 4 kadın hırsızlık şüphelisi yakalanarak tutuklandı.
Güvenlik kameralarını inceleyen ekipler, şüphelilerin yanlarında getirdikleri kartlarla evlerin kapılarını açtıklarını ve hırsızlık sonrasında bir yerde kıyafet değiştirerek kaçtıklarını tespit etti. Şüphelilerin adres ve kimlik bilgileri belirlendikten sonra, Beyoğlu’nda gerçekleştirilen operasyonla gözaltına alındılar.
Gözaltına alınan şüphelilerin kriminal geçmişleri incelendi. Gönül Ç’nin (34) toplamda 68, Sedef G’nin (27) 26, Çiğdem Ç’nin (30) 24, Ayşe Ç’nin (27) ise 21 suç kaydı bulundu. Emniyetteki işlemleri tamamlanan şüpheliler, mahkemeye sevk edilerek tutuklama kararı alındı.
Ayrıca, şüphelilerin hırsızlık gerçekleştirdikten sonra bir iş yerinde kıyafet değiştirerek uzaklaştıkları anlar güvenlik kameralarına yansıdı.
Ticaret Bakanlığı, denetimlerde tespit edilen yeni tehlikeleri kamuoyuyla paylaştı. 15 Ağustos’ta yapılan son açıklamada, çocukların güvenliği için kritik bir uyarı yapıldı.
Bakanlığın “Güvensiz Ürün Bilgi Sistemi” üzerinden yaptığı duyuruda, “Alya” markalı çocuk eşofman takımında standartlara uymayan bir kordon ipinin bulunduğu belirtildi. Bu durumun, çocuklarda yaralanma riski yarattığı ifade edildi.
Tespit edilen bu durumun ardından, bakanlık söz konusu ürünlerin piyasaya sunulmasını yasakladı ve mevcut stokların toplatılması için harekete geçildi. Bu karar, mağaza raflarındaki ve depolardaki ürünleri kapsıyor.
Ebeveynlerin, çocuk giysilerindeki kordon ve ip detaylarını güvenlik açısından dikkatlice incelemeleri, çocuk sağlığı için son derece önemlidir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ocak 2026’daki memur ve emekli maaş artışları ile ilgili önemli enflasyon tahminleri açıkladı. Merkez Bankası’nın projeksiyonuna göre, 2025 yıl sonu enflasyonu %25 ile %29 arasında bir değer aralığında kalacak. Bu durum, maaş zamları için farklı senaryoların gündeme gelmesine sebep oldu.
SSK ve Bağ-Kur emeklileri, her altı ayda bir sadece ikinci yarı enflasyonu kadar zam alıyor. Aşağıda bu duruma göre olası zam oranları yer almaktadır:
Memurlar ve memur emeklileri, toplu sözleşme zammı yanında enflasyon farkı da alacaklar.
Ocak 2026’daki memur zammı, toplu sözleşme artışı ile bu enflasyon farkının toplamından oluşacak.
Maaş artışlarının kesinleşmesi, 2025’in ikinci yarısına ait enflasyon verisinin açıklanmasını bekleyecek. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu veriyi 3 Ocak 2026’da duyuracak.
Memurların 2026 ve 2027 yıllarındaki maaş artışlarını belirleyecek olan toplu sözleşme süreci sürüyor. Memur-Sen bu süreçte taleplerini iletirken, hükümet ilk teklifini sundu. Eğer bir anlaşmaya varılamazsa, konu Hakem Kurulu’na taşınacak.
ABD’nin Alaska eyaletindeki Anchorage kentinde düzenlenen üst düzey toplantıda, iki dünya lideri bir araya geldi. Yaklaşık 3 saat süren görüşmede, “barış” sağlanamasa da, bir sonraki toplantı için Rusya Devlet Başkanı, ABD’li lideri Moskova’ya davet etti. Toplantıya dair Avrupa’dan da dikkat çekici açıklamalar geldi.
Rusya ve Ukrayna arasındaki olası ateşkes konu olan toplantı sonrası Avrupa liderleri, “Uluslararası sınırlar zorla değiştirilemez, Ukrayna’ya desteğimiz devam edecek. Rusya’ya ekonomik baskı yapmak için yaptırımları artırma sürecimiz sürecek.” şeklinde ortak bir bildiri yayımladı.
Görüşmenin ardından yapılan basın toplantısında, Rus lider yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirterek, “Bu toplantı, karşılıklı saygı ve fayda temelinde gerçekleşti. Elde edilen sonuçların arzu edilen barışa katkı sağlayacağını umut ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Toplantı sonrası açıklama yapan ABD lideri, birkaç konuyla ilgili ilerleme kaydettiklerini fakat hala çözülmesi gereken farklı meselelerin mevcut olduğunu belirtti. “Şu an bu durum, tamamen Ukrayna Devlet Başkanı’nın iradesine bağlı. Avrupa ülkelerinin de bu süreçte biraz daha etkin olması gerekir.” dedi.
Putin ile Ukrayna lideri arasındaki olası bir görüşmeye de değinen lider, “Zelenski ile Putin arasında ve benim de katılacağım bir toplantı düzenlenecek. Eğer istenirse, sonrasında ben de bu toplantıya katılmak istiyorum.” açıklamasında bulundu.
Görüşmenin hemen ardından sürpriz bir açıklama yapan Ukrayna lideri, “Pazartesi günü, savaşın sona erdirilmesi ile ilgili tüm detayları görüşmek üzere Washington DC’de bir toplantı gerçekleştireceğim.” dedi.
Türkiye’nin en büyük felaketlerinden biri olan Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen, depremzedelerin yaşadığı acılar tazeliğini sürdürüyor. Bu trajediyi deneyimleyenlerden biri, 32 yaşında iken depreme maruz kalan ve ailesinden 12 kişiyi kaybeden 58 yaşındaki bir birey. Onun hikayesi, kaybın ve yıkımın nasıl unutulmaz bir iz bıraktığını gözler önüne seriyor.
17 Ağustos’ta deprem ile tanışan Güler, 45 saniyenin sonsuz gibi geldiğini ifade ediyor. Depremin ardından sokağa çıktıklarında karşılaştıkları manzara ise akıllarından bir türlü silinmiyor. “Sokağa çıktığımızda her yerin yıkıldığını, toz bulutlarıyla kaplı olduğunu gördük. Yıkıntılar arasında yürüyerek ailemin yaşadığı bölgeye gitmeye çalıştım. Gittiğim her ev yıkılmıştı; özellikle küçük kardeşimin evi çok kötü tahrip olmuştu,” diyor.
Günler boyunca enkaz başında bekleyen Güler, yaşadığı duyguları şöyle paylaşıyor: “Yapı malzemelerim sayesinde her gün yıkılan binaya gidip, ‘Bugün çıkar mı?’ umuduyla bekliyorduk. Yeğenim henüz 5 yaşındaydı ve onun çıkmasını umuyordum. Ancak ne yazık ki o da bulunamadı,” diyerek gözyaşlarını tutamıyor.
17 Ağustos gecesine dair anılarını paylaşan Güler, deprem anında hissettiklerini anlatıyor. “Deprem tecrübesizliğimiz nedeniyle çok korktuk ve ne yapacağımızı bilemedik. Elektriklerin kesilmesi ile birlikte korku daha da arttı. Yıkım sesleri gelmeye başladığında, durumun ciddiyetini anlamak zor olmadı,” şeklinde belirtiyor.
Kardeşinin ve ailesinin cenazelerinin yedinci günün sonunda bulunduğunu aktaran Güler, olayı duygusal bir dille anlatıyor. “Ellerimle çıkardığımızda, yaşadığım acıyı kelimelerle anlatmak imkansız. Sonrasında cenazeyi yıkamak mümkün olmadı; ‘Bu cenaze yıkanmaz’ dediler. Bu durum, hatıralarımızda derin yaralar açtı,” şeklinde ifade ediyor.
Deprem sonrası çadır kentte yaşarken kendisini işe vererek acısını dindirmeye çalıştığını söyleyen Güler, buna rağmen yaşadığı psikolojik zorlukların baş edilemez olduğunu da vurguluyor. “Çadırda olmak beni bunaltıyordu. ‘Başın sağ olsun’ sözü bile, zamanla bıkkınlık vermişti. İşe giderek kafamı dağıtmak istiyordum,” şeklinde ekliyor.
17 Ağustos’un kendisi için asla unutulmaz bir gün olduğunu söyleyen Güler, “Ağustos ayını sevmiyorum. Bu dönemde yaşadıklarımızı hatırlamak çok zor,” diye ifade ediyor. Duygularını paylaşırken, düşündükçe acısı bir kez daha tazeleniyor.
“Biz mi kurtulduk, ölenler mi kurtuldu acaba?” diye sorgularken, aynı acıların bir daha yaşanmaması dileğinde bulunuyor. “O gece, kardeşimin evinin önünde, güneş doğarken, yaşadıklarımı sorguluyordum ve bir tür isyan duygusu içindeydim,” sözleriyle bir dönemin izlerini aktarıyor.