Tarihçiler ve uluslararası hukukçular Hürriyet’e anlattı: Kudüs işgaline taş tableti alet edemez
Siloam Yazıtı Üzerine Tartışma: İstanbul’daki Orijinal Parça ve Talepler
Kudüs’te 1880 yılında bulunan ve Osmanlı dönemi sırasında İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne getirilen Siloam Yazıtı yeniden gündemde. İsrail tarafının iade talepleri ve bu taleplere uzmanların tepkileri, söz konusu yazıtın hukuki ve tarihi statüsünü tartışmaya açtı. Uzmanlar, yazıtın politik amaçlarla kullanılmasına karşı uyarıyor ve tarihsel kanıtların tek başına egemenlik iddiasına dönüşemeyeceğini vurguluyor.
Uzman Görüşleri
Tarihi İddialara Eleştiri
Bir tarih uzmanı, antik eserlerin tek başına bir ülkenin sonsuz mülkiyet iddiasını doğrulamayacağını belirtiyor. Yazıtların bulunması veya sergilenmesi, geçmişteki bir döneme işaret etse de bunun bugünkü egemenlik haklarını meşrulaştırmadığını söylüyor. Ayrıca, antik taş ya da kitabeler üzerinden yürütülen iddiaların hem hukuki hem de tarihsel dayanağının zayıf olabileceğine dikkat çekiliyor.
Arkeoloji ve Kutsal Metin İlişkisi
Dinler tarihi alanında uzman bir isim, arkeolojik buluntuları kutsal metinlere bağlama eğiliminin, uzun süredir devam eden bir tarih kurgulama çabası olduğuna işaret ediyor. Bu yaklaşımın teopolitik zemini güçlendirme amacı taşıdığını ve eldeki verilerin zamana ya da bağlama göre farklı yorumlanabileceğini söylüyor. Paleografik incelemelerin yazıtın yazılış tarihi ve bulunduğu bağlam konusunda net olmayan veriler sunduğunu da hatırlatıyor.
Hukuki Değerlendirme
Uluslararası hukuk perspektifinden bakıldığında, bölgede çeşitli medeniyetlerin izlerinin bulunmasının tek başına sürekli mülkiyeti kanıtlamadığı belirtiliyor. Dini veya tarihsel inançlar, hukuki bir hale dönüşmediği sürece başka bir ülkeye hukuki meşruiyet sağlamıyor.
Propaganda Endişesi
Diplomasi ve güvenlik geçmişinden bir kaynak, yazıt iddialarının bazen propaganda aracı olarak kullanıldığını ifade ediyor. Bu tür iddiaların uluslararası hukuk sürecine taşınması hâlinde ciddi bir kurumun bunları hukuken onaylayacağını beklemenin güç olduğu vurgulanıyor.
Müze Kayıtları ve Koruma
Eski müze yetkilileri, yazıtın İstanbul Arkeoloji Müzesi envanterine 1883 yılında kaydedildiğini belirtiyor. Osmanlı yönetimi döneminde müzeye getirilen eserin günümüzde de Türkiye’de korunduğu ve kayıtlarının bulunduğu belirtiliyor; bu kayıtların iade taleplerine karşı önemli bir belge niteliği taşıdığı ifade ediliyor.
Arkeolojik Bağlam
Arkeologlar, Siloam Yazıtı’nın Ayn-ı Silvan tünelinin yapımıyla ilgili altı satırlık bir metin olduğunu; tünelin iki tarafından çalışan işçilerin birbirlerinin sesini duyup baltalarla ilerleyerek sonunda buluştuğunu anlattığını belirtiyor. Bu yönüyle yazıt, eski İbranice belgeleri arasında önemli bir yerde ve Tevrat’taki anlatıyla paralellik taşıyor.
Yazıtın Tarihçesi ve Önemi
Siloam Yazıtı, M.Ö. 8. yüzyıla tarihlenen ve Kudüs’te Kral Hizkiya döneminde açılan su tünelinin tamamlanışını betimleyen bir metindir. Eski İbranice alfabesiyle kazınmış kısa metin, hem dilbilim açısından hem de arkeolojik doğrulama bakımından değerlidir. Orijinal yazıt İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde, bir kopyası ise Kudüs’te sergilenmektedir.
Diplomasi ve Talepler
Yazıtla ilgili talepler uzun yıllardır diplomatik gündemde yer alıyor. Geçmişte bazı liderler ve yetkililer arasında müzeler arası değiş tokuş önerileri, geçici sergileme teklifleri ve hatta jest niteliğinde tekliflerin gündeme geldiği biliniyor. Ancak resmi düzeyde kesin bir sonuç elde edilemedi ve eserin Türkiye’deki korunma statüsü ısrarla vurgulandı.
Geçmiş Girişimler ve Tepkiler
Bazı dönemlerde yazıtın iadesi veya geçici sergilenmesi yönünde talepler dile getirilmiş; karşılıklılık esasına dayanan öneriler ve tekliflerle gündem canlanmıştı. Bununla birlikte, diplomatik kaynaklar eserin Osmanlı döneminde yasal yollarla İstanbul’a getirildiğini ve Türkiye’nin koruması altında bulunduğunu belirtmişlerdir.
Sonuç
Siloam Yazıtı çevresindeki tartışma, arkeoloji, tarih ve uluslararası hukuk kesişiminde sürdürüyor. Uzmanlar, antik bir yazıtın tek başına egemenlik iddialarını meşrulaştıramayacağını; bu tür meselelerin önce tarihsel ve bilimsel bir değerlendirmeden sonra hukuki zeminde ele alınması gerektiğini vurguluyor. Yazıtın akademik değeri ve koruma statüsü, sürecin merkezinde kalmaya devam edecek.
Akademisyenler komisyona dünyadaki çözüm yollarını anlattı
Barış Süreçlerinde Güvenin Önemi ve Türkiye’ye Özgü Model Arayışı
Çeşitli ülkelerden akademisyenlerin katıldığı oturumlarda, barışın sağlanması ve sürekliliğinin tesisinde güvenin merkezi rolü vurgulandı. Kuzey İrlanda, Kolombiya, Güney Afrika ve Nepal gibi örneklerin deneyimleri paylaşıldı; katılımcılar uzun vadeli, toplum temelli yaklaşımların gerekliliğini dile getirdi. Üsküp Büyükelçisi ile Milli İstihbarat Akademisi temsilcisinin de sunum yaptığı toplantıda, Türkiye’ye özgü bir çözüm modelinin geliştirilmesi hedefi öne çıktı.
Uluslararası Deneyimlerden Çıkarılan Dersler
Kuzey İrlanda örneğinde hak temelli, adım adım inşa edilen süreçlerin önemine dikkat çekildi; insan hakları mekanizmalarının yetkilendirilmesinin barış inşa sürecine katkısı anlatıldı. Güney Afrika’da anayasal düzenlemeler ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun işlevi, toplumsal uzlaşı ve demokratikleşme için kritik basamaklar olarak gösterildi. Kolombiya deneyimi ise barışın sıradan vatandaş için somut kazanımlara dönüşmesinin toplum desteğini güçlendirdiğini ortaya koydu.
Güven İnşası Uzun Vadeli Bir Süreçtir
Katılımcılar, şiddetin sonlanmasının ardından pozitif barışa geçişin yıllar alacağını belirtti. Güven oluşturmanın sabır ve kararlılık gerektirdiği, silahlı yapıların süreci domine ettiği ortamlarda sivil ihtiyaçların geri planda kalmaması gerektiği vurgulandı. Başarılı örneklerde silah bırakma ve toplumsal yeniden entegrasyon gibi adımların zaman içinde gerçekleştiği hatırlatıldı.
Ortak Prensipler ve Kurumsal Güvenceler
Süreçlerin kalıcı olması için bazı ortak ilkelerde buluşmanın şart olduğu ifade edildi. İnsan haklarını koruyan bağımsız mekanizmalar, adalet arayışını destekleyen kurumlar ve toplumun geniş kesimlerinin katılımını sağlayan uygulamalar, sürdürülebilir barışın temel bileşenleri olarak ele alındı. Anayasal reformlar, hakikat araştırmaları ve toplumsal eğitim programları gibi adımların süreçleri toplumsallaştırdığına dikkat çekildi.
Tartışmalar ve Görüş Ayrılıkları
Panelde bazı ifadeler tartışma yarattı; kimileri yapılan değerlendirmeleri kıyaslama olarak algıladı. Konuşmacılar, amaçlarının kişileri kıyaslamak değil, örgütlerin dönüşümü ve liderlik örneklerinin süreçlere etkisini tartışmak olduğunu belirtti. Bu tür tartışmaların demokratik ortamda fikirlerin olgunlaşmasına katkı sağladığı vurgulandı.
Türkiye’ye Özgü Model Hedefi
Toplantıda, Türkiye için özgün bir çatışma çözümü modeli oluşturma niyeti öne çıktı. Bu modelin, ülke gerçeklerine uygun araç ve mekanizmaları içereceği; tamamlandığında uluslararası literatüre katkı yapabilecek nitelikte bir örnek sunması hedeflendi. Uzmanlar, planlama, toplumsal kabul ve uzun vadeli takip mekanizmalarının başarı için vazgeçilmez olduğunu ifade etti.
CHP lideri Özel: Gençlerin alın terine yenilecekler
Adana’dan Silivri’ye 1.500 kilometrelik “Özgürlük Yürüyüşü” tamamlandı
CHP’li 9 gencin Adana’dan başlattığı “Özgürlük Yürüyüşü”, 40. gününde Silivri’de Marmara Ceza İnfaz Kurumu önünde sona erdi. Yaklaşık 1.500 kilometre yürüyerek Silivri’ye ulaşan gençlere bölgede parti yöneticileri de katıldı.
Yürüyüşün gerekçesi ve talepleri
Parti yetkilileri, Adana’dan getirilen üç belediye başkanının Silivri’de hukuka aykırı şekilde tutulduğunu belirterek serbest bırakılmalarını talep etti. Açıklamalarda, belirtildiğine göre dosyanın eski bir mesele üzerinden yeniden gündeme getirildiği ve yerel mahkemelerde gerekli adaletin sağlanamayacağı iddiası öne çıktı.
Adana’ya yönelik uygulamalara eleştiri
Konuşmalarda, iddianame eksiklikleri ve Adana’ya yönelik farklı muamele eleştirildi. İddialara göre, bazı yetkililer Adana’daki süreci Silivri’ye taşıyarak yerel adalet mekanizmalarının dışında hareket ediyor; bu nedenle gençler adaleti Adana’ya taşımak için uzun yürüyüş gerçekleştirdi.
Gücün kaynağı vurgusu
Parti temsilcileri, meşruiyetin halktan kaynaklandığını vurgulayarak, atanmış ya da hukuksuz yollarla elde edilen gücün uzun vadede başarılı olamayacağını ifade etti. Konuşmalarda, demokrasi ve halk iradesinin korunmasının önemine dikkat çekildi.
Yürüyüşün tarihi anlamı
Gençlerin gerçekleştirdiği yürüyüş, konuşmalarda siyasi tarihe geçecek bir eylem olarak nitelendirildi. Katılımcılar, gençlerin cesaretini ve dayanışmasını öne çıkararak bu adımın parti tarihinde kayda geçeceğini belirtti; yürüyüşe katılanların anısına sembolik öğelerin saklanacağı ifade edildi.
Parti içi birlik mesajı
Akşam saatlerinde düzenlenen mitingde ise parti liderleri, iç birlik vurgusu yaptı. Son dönem tartışmalarına değinilerek, delegelerin büyük çoğunluğunun ortak hareket ettiği, imza ve destek süreçlerinin hızla ilerlediği ifade edildi. Miting konuşmalarında, dışarıdan yönlendirilen müdahale ve kayyum söylemlerine karşı birlik çağrısı tekrarlanırken, saha çalışmalarının süreceği bildirildi.
Sonuç ve ileriye dönük adımlar
Yürüyüşün tamamlanmasının ardından partililer, demokratik tepkinin ve sivil katılımın önemini vurgulayarak çalışmalarına devam edeceklerini açıkladı. Yerel ve merkezi düzeyde yaşanan gelişmelerin takip edileceği, hukuki süreçlerin ve kamuoyu baskısının sonuç alıcı olması için çabaların süreceği belirtildi.
Yükseklerde kar beklentisi, şehirde yağmur! Ne kadar sürecek? İstanbul’da hava nasıl olacak?
Kuzeyden Gelen Soğuk ve Yağışlı Sistem: Bölgelere Etkileri ve Beklenen Seyir
Dün gece itibarıyla kuzeyden ilerleyen soğuk ve yağışlı bir hava dalgası ülke genelinde etkisini göstermeye başladı. Meteorolojik verilere göre, Rusya üzerindeki yüksek basınç alanı etkisiyle kutupsal kökenli serin hava ülkeye doğru kayıyor; bu durum özellikle kuzey kesimlerde hissedilecek değişikliklere yol açıyor.
Hangi Bölgelerde Etkili Olacak?
Sistem Trakya üzerinden girerek Marmara ve Karadeniz bölgelerinde yağış bırakacak. Tahminlere göre Marmara’da yağış etkinliği yaklaşık iki gün, Karadeniz’de ise üç gün sürecek. Yağışlar öncelikle kuzey illerinde yoğunlaşacak; Ege, İç Anadolu, Akdeniz ve doğu illerine kadar genişlemesi beklenmiyor.

Sıcaklıklarda Ne Kadar Düşüş Olacak?
Sistemin etkisiyle sıcaklıklarda belirgin bir azalma bekleniyor. Tahminler düşüşün genel olarak 8–10 derece civarında olacağını gösteriyor; bu düşüş kuzey bölgelerinde daha sert hissedilecek. Meteorolojik modeller, yağışlı cephenin pazar günü Karadeniz üzerinden çıkış yapacağını işaret ediyor.
Yüksek Kesimlerde Kar Beklentisi
Karadeniz’in yüksek rakımlı alanlarında kar yağışı ihtimali oldukça yüksek. Özellikle Doğu Karadeniz’in dağlık kuşağında cuma günü sıcaklıklarda 2–3 dereceye varan düşüşler öngörülüyor. Gümüşhane sınırından başlayıp Doğu Karadeniz Dağları boyunca; Trabzon’un yamaçları ile Rize ve Artvin’in yüksek kesimlerinde kar yağışı ve bazı yerlerde zeminde kar tutma olasılığı bulunuyor.

Erken Kar, Sert Bir Kışın Habercisi mi?
Mevsim normallerinin üzerinde görülen bazı erken kar yağışları, yıl geneli hakkında kesin bir yargıya varmak için yeterli değil. İklim değişikliğine bağlı dalgalanmalar ve uzun dönem ortalamalarındaki kaymalar nedeniyle tek seferlik erken kar olayları, tüm mevsimin nasıl geçeceğine dair güvenilir bir gösterge sayılmıyor. Bununla birlikte, yüksek rakımlı bazı merkezlerde düşen karın uzun süre yerde kalma ihtimali daha yüksek olabiliyor.

İstanbul için Kısa Vadeli Tahmin
İstanbul’da gün içinde aralıklı yağış bekleniyor; öğleden sonra yağış etkinliğinin azalması öngörülüyor. Rüzgârın zaman zaman kuvvetleneceği, yer yer 40–50 km/saat hızlara ulaşabileceği tahmin ediliyor. Cuma günü genel olarak yağış etkisini kaybedecek; ancak doğu ilçelerde (örneğin Kartal, Tuzla, Şile) sabah saatlerinde hala hafif yağmur görülebilir. Cuma termometreleri 20–22°C bandına gerileyecek, haftanın sonu olan cumartesi ve pazarda ise kademeli ılımanlaşma ile 24–26°C civarına çıkış bekleniyor; yine de gökyüzü çoğunlukla kapalı kalacak.
Haftaya Yeniden Isınma
Yaz dönemi etkileri geride bırakılmış olsa da pazartesi gününden itibaren ülke genelinde sıcaklıklarda yeniden yükseliş bekleniyor. Gündüzleri yüksek basınçla birlikte ısınma yaşanacak; geceler ise serin kalacak. 24 Eylül civarında bazı bölgelerde gündüz sıcaklıklarının 30–32°C’ye, daha güney ve iç kesimlerde ise zaman zaman 35°C’ye dek çıkma ihtimali bulunuyor. Afrika kaynaklı sıcak hava akımlarının etkili olma olasılığı gündemde.
Ekimde Mevsim Normallerine Dönüş Beklentisi
Mevcut öngörüler, ekim ayında sıcaklıkların genel olarak mevsim normallerine yaklaşacağı yönünde. Şimdilik bu son sıcak hava dalgası olarak değerlendirilebilir; ancak uzun vadeli kesin değerlendirmeler için ilerleyen dönemdeki veri güncellemeleri takip edilmeli.
Haksız fiyata iş bırakma kartı
Çimento Fiyatlarındaki Yeni Zam Tehdidi Müteahhitleri İş Bırakmaya Sürüklüyor
Çimento fiyatlarındaki yükselişin sürmesi ve bazı üreticilerin piyasada baskı kurduğu yönündeki iddialar, müteahhitler tarafından sert tepkiyle karşılandı. Yıl başından bu yana fiyatların hızla artmasıyla birlikte çimentonun ton fiyatı ortalama 2.500 TL seviyelerine ulaşırken, yeni bir zam yapılması halinde fiyatların 3.000 TL’ye kadar çıkabileceği öne sürülüyor. Bu durumun, sektör genelinde iş bırakma eylemlerine yol açabileceği bildirildi.
Sektör Temsilcisinden Rekabet Kurumu’na Uyarı
Konuyla ilgilenen bir konfederasyon yetkilisi, Rekabet Kurumu’na uyarıda bulunulduğunu belirterek bazı büyük üreticilerin örtülü kararlar alarak fiyat artışlarını yönlendirdiği ve piyasada haksız rekabet oluşturduğu iddiasında bulundu. Yetkili, piyasada bazı firmalara “ucuz beton satarsan çimento temin etmeyiz” ya da “daha az vereceğiz” gibi baskılar yapıldığını ifade ederek bunun kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Geçmiş Deneyim ve Yeni Riskler
Yetkili, geçmişte de deprem sonrası dönemde çimento fiyatlarında aşırı artışlar yaşandığını ve sonrasında kısmi geri adımlar atıldığını anımsattı. Son yıllarda maliyetlerin önemli ölçüde yükseldiğine dikkat çekilirken, plansız ve keyfi bir zam dalgasının sektörde çözülmesi zor sorunlar yaratabileceği, istihdamda azalmaya ve üretim duraklamalarına yol açabileceği ifade edildi.
Maliyetlerde Zincirleme Etki ve Talepler
Müteahhitler, çimento fiyatlarına yapılacak yeni bir zammın kent dönüşümü, deprem çalışmaları ve enflasyonla mücadele gibi kritik süreçleri olumsuz etkileyeceğini belirtiyor. Ayrıca çimentodaki artışın, inşaat maliyetlerinin diğer kalemlerinde de zam dalgasını tetikleyeceği belirtilerek, ihtiyaç temelli düzenlemeler haricinde keyfi zamların kabul edilemeyeceği vurgulandı.
- Çimentodaki artışın proje maliyetlerini doğrudan yükseltmesi
- İnşaat sektöründe iş bırakma veya üretim duraklaması riskinin artması
- İstihdamda çıkışların yaşanma olasılığı
- Kentsel dönüşüm ve afet bölgesi çalışmalarının sekteye uğrama ihtimali
Sektör temsilcileri, fiyat artışlarına ilişkin uygulamaların şeffaf ve denetlenebilir şekilde yürütülmesini, rekabet kurallarının gözetilmesini ve yeni zamların yıl sonuna kadar ertelenmesini talep ediyor.