Çin'den gelen turist sayısı yüzde 50 azaldı, Japonya'nın ekonomisi daraldı!

Çinli turistlerin yüzde 50’lik düşüşü, Japonya’nın büyümesini 0,2 puan aşağı çekebilir.

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Çin-Japonya geriliminin Japonya ekonomisine muhtemel etkileri

Yapılan son değerlendirmeler, Çin ile Japonya arasındaki siyasi ve diplomatik gerilimin tırmanması halinde turizm gelirleri ve Çin’e yönelik tüketim malları ihracatındaki daralmanın Japonya ekonomisini hissedilir şekilde olumsuz etkileme potansiyeli olduğunu gösteriyor.

Senaryonun ekonomik etkileri

Analize göre, ana karadan ve Hong Kong’tan gelen ziyaretçi sayısının yarı yarıya azalması durumunda Japonya’nın GSYH büyümesinde yaklaşık 0,2 puanlık bir gerileme görülebilir. Bu etki özellikle turizm gelirleri, perakende satışlar ve ihracata dayalı bazı üretim kollarında kendini gösterebilir.

Model ve karşılaştırma

Değerlendirme, daha önce bölgedeki benzer gerginliklerin ekonomik etkilerini inceleyen modeller temel alınarak hazırlandı; örneğin 2016–2017 döneminde Çin ile Güney Kore arasındaki krizin ekonomiye yansımaları bu çalışmada referans olarak kullanıldı.

Tamamen olumsuz bir tablo mu?

Uzman değerlendirmeleri, Çin’den gelen turist sayısındaki düşüşün bir kısmının diğer ülke ziyaretçilerindeki artış ve yurt içi seyahat hareketliliğiyle telafi edilebileceğine işaret ediyor. Böyle bir telafi mekanizması devreye girerse net etkinin yaklaşık 0,1 puanlık bir daralma ile sınırlı kalabileceği belirtiliyor.

Hangi sektörler daha hassas?

Turizm ve konaklama sektörleri — doğrudan ziyaretçi sayısına bağlı gelir kaybı riski yüksek.
Perakende ve tüketim malları üretimi — Çin pazarına yönelik ihracattaki gerileme talep kanalından etkileyecek.
Tedarik zincirine bağlı imalat kolları — arz ve talep yönlü şoklardan etkilenebilir.

Sonuç

Çin-Japonya hattındaki olası bir gerilim, kısa vadede turizm ve tüketim malları ihracatı kanallarından Japonya’nın büyümesini olumsuz etkileyebilir. Ancak alternatif turist kaynakları ve yurt içi talepteki artış gibi faktörler, beklenen daralmanın bir kısmını sınırlayabilir. Politika yapıcılar ve işletmelerin bu tür dışsal risklere karşı hazırlıklı olmaları, olası ekonomik şokların etkisini azaltmada belirleyici olacaktır.