40,4343$% 0.24
47,1614€% 0.49
54,2613£% 0.02
4.344,14%0,72
3.349,56%0,33
10.366,16%-0,04
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen ‘Şehir Tanıtım Gezisi’nin yeni durağı, Akdeniz Bölgesi’nin iç kesiminde yer alan Burdur oldu.
6.887 m²’lik yüzölçümüne ve 277.358 nüfusa sahip Burdur, tarihi boyunca Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Roma, Doğu Roma, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Burdur’un zengin tarihi, bu topraklardan fışkırıyor.
♦ Sagalassos Antik Kenti
♦ Kibyra Antik Kenti
♦ Boubon Antik Kenti
♦ Kremna Antik Kenti
‘Göller Yöresi’nde bulunan Burdur’a ulaştığımda, ilk gözüme çarpan, Burdur Gölü’ndeki su çekilmesinin oldukça belirgin olmasıydı. Gölün geçmişteki ve günümüzdeki hali, yaşanan su kaybının büyüklüğünü gözler önüne seriyor.
Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Acıgöl, Akgöl, Akşehir, Beyşehir, Burdur, Eber, Eğirdir, Gavur, Ilgın (Çavuşçu), Işıklı, Karamık, Karataş, Kovada, Salda, Suğla ve Yarışlı gölleri, bu bölgenin doğal güzelliklerini oluşturuyor.
1972 yılında 211.1 km²’lik alana sahip olan Burdur Gölü, günümüzde yalnızca 118.8 km²’ye düştü. Son 53 yılda toplamda 92.3 km²’lik alan kaybı yaşayan gölde, % 44 oranında bir su çekilmesi yaşanmıştır.
1990’lı yıllarda Burdur Gölü’nün kıyısında bulunan Gölbaşı ilçesi, günümüzde gölden kilometrelerce uzakta yer almakta.
1989 yılında ‘Doğal SİT Alanı’ olarak korunmaya alınan 2 milyar yıllık Salda Gölü’nde ise su çekilmesi söz konusu değil. Dünyaca ünlü bu doğal güzellikte su kaybı izleri gözlemlense de, bu durum yaz aylarında kabul edilebilir seviyede kalıyor. 2020 yılında yapılan ölçümlerde, gölün alanı 43 – 45 km² arasında ölçülürken, son ölçümde 44 km² olarak tespit edilmiştir.
Taşlaşmış tek hücreli canlıların yaşamaya devam ettiği Salda Gölü, gün boyunca oksijen üretmektedir. Su çekilmesinin yalnızca yüzeyde değil, yer altına da yayılmasına dair en belirgin örneklerden birini ise Antalya’dan Burdur’a giderken ziyaret ettiğimiz İnsuyu Mağarası’nda gördüm. İnsuyu Mağarası, içindeki karbonatlı maden suyuyla oluşan göletlerin kuruyarak, 1990’lı yıllarda botla gezilebilen yerlere ulaşmamızı mümkün kılmamaktadır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, temiz su kaynaklarına erişimin bir hayati mesele haline geldiğini sıkça dile getiriyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Aralık 2024’te Ulusal Su Kurulu’nda kuraklık riski altındaki 8 gölle ilgili bir eylem planı hazırlandığını belirtirken, “Su stresi altındaki bir ülke olarak böyle bir kararın alınması, ülkemiz için önemli bir adım” dedi.
Su tasarrufunu artırmayı hedefleyen eylem planı; kurakçıl peyzaj uygulamaları, kullanılabilir atık sular ve çeşitli önlemler ile su tüketiminin % 80 oranında azaltılmasını amaçlamaktadır.
♦ Eğirdir Gölü
♦ Akşehir – Eber Gölü
♦ Manyas Gölü
♦ İznik Gölü
♦ Burdur Gölü
♦ Bafa Gölü
♦ Beyşehir Gölü
♦ Tuz Gölü
Türkiye’nin en derin, en temiz ve berrak göllerinden biri olan Salda Gölü, pek çok kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. 184 metre derinliği ile Türkiye’nin en derin 4’üncü gölü olan Salda, stromatolit (bakteriyel kökenli beyaz kayaçlar) oluşturan jeobiyokimyasal bir ekosisteme sahiptir.
Birçok araştırmacı, bu stromatolitlerin, yaşamın başlangıcına dair önemli veriler içerdiğini ve bu süreçleri yöneten jeobiyokimyasal faktörlerin, dünya üzerindeki yaşamın kökeni hakkında çeşitli bilgiler sunabileceğini düşünüyor.
Salda Gölü Havzası’nda 81 familyaya ait toplam 301 sucul ve karasal bitki türü bulunmaktadır. Sonbahar ve kış dönemlerinde, su kuşları için önemli bir mola ve yaşam alanı olarak hizmet vermektedir ve 38 farklı su kuşuna ev sahipliği yapmaktadır.
Burdur halkı, Göller Yöresi’ndeki göllerin korunması gerektiğine inanmaktadır. Salda Gölü’nün sıcak hava balonları ve triatlon etkinlikleri ile turizmin yeni merkezi olması hedefleniyor.
Burdur’daki antik kentler, Anadolu’nun kadim tarihine ışık tutarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın restorasyon çalışmaları ile gelecek nesillere aktarılıyor.
Burdur’un Ağlasun ilçesinde 1500 – 1700 metre yükseklikte yer alan Sagalassos Antik Kenti, Roma döneminin en önde gelen kentlerinden biriydi. Bu antik kentteki yerleşim izleri, günümüzden 12.000 yıl öncesine kadar uzanıyor.
Kente girişte, büyük bir kent konağının avlusu ve salonları bulunmaktadır. Kentin alt kısmında, etkileyici bir Roma hamamı göze çarparken, aşağı agora çevresinde agora çeşmesi, Apollo Klarios Tapınağı ve Hadrian Çeşmesi’nin kalıntıları mevcuttur.
Kentin, en dikkat çekici yapısı, günümüzde de akıntı halinde olan Antoninler Çeşmesi’dir. Agoranın dört köşesindeki onursal sütunlar, belediye binası ve kent konseyinin kalıntıları ile birlikte tiyatro da günümüze kadar ulaşmıştır.
♦ Sagalassos Antik Kent’te gerçekleştirilen kazılar sonucu elde edilen birçok eser, Burdur Müzesi’nde sergilenmektedir. Sagalassos, aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alıyor.
Burdur’un Gölhisar ilçesi, Horzum Mahallesi’nde yüksek üç tepe üzerinde yer alan Kibyra Antik Kenti’nde görülen mimari kalıntılar, Roma İmparatorluğu dönemine aittir.
Büyük bir alana yayılmış olan Kibyra, simetrik bir şekilde düzenlenmiştir. Tepeler, teraslar ile göl ve ova manzarasına hâkim konumdadır.
Antik kente girişte, sol kısımda, 12.000 – 13.000 kişi kapasitesi ile Antik Çağ Anadolu’sunun en görkemli stadyumu bulunmaktadır. Stadyum, at arabası yarışları ve gladyatör dövüşleri ile dolu bir geçmişin hatıralarını canlandırıyor.
Kibyra Antik Kent’in kazı başkanı Prof. Dr. Şükrü Özüdoğru, arkeolojik alandaki kazı çalışmalarının 12 aya çıkarılmasının verimliliği artırdığını ifade etti.
Kentte ilerledikçe bazilika, yukarı ve aşağı agora, hamam, gymnasion, tiyatro ve meclis binası ile planlı anıt mezarlar gözlemlenmektedir. Ayrıca, meclis binasında Medusa Mozaiği, Anadolu’da tek olan özellikleriyle dikkat çekmektedir.
Aksu Vadisi’ndeki yüksek bir tepe üzerindeki Kremna Antik Kenti, M.Ö. 6. yüzyılda Pisidialılar tarafından kurulmuş olup, zamanla birçok medeniyetin egemenliği altına girmiştir.
Kent, Roma döneminin eserleri ile doludur ve etrafı 2 metre kalınlığında ve 7 – 8 metre yüksekliğinde surlarla çevrilidir. Ayrıca, bazilika, kütüphane ve anıtsal giriş kapısı gibi yapıları içermektedir.
Kentin detaylı incelemesi 1880’lerde Avusturyalı araştırmacı Graf von Lackoronski tarafından yapılmıştır. 1971 – 1973 yılları arasında Prof. Jale İnan liderliğinde yapılan bilimsel kazılar sonucunda birçok eser gün yüzüne çıkarılmıştır.
Boubun Antik Kenti’nin tarihi hakkında bilgi sınırlıdır, ancak kalıntıları, Roma Çağı döneminin etkileyici yapılarındandır. Tiyatrosu, tapınağı ve agorasıyla öne çıkmaktadır.
Burdur Müzesi Müdürü Halil Arça ve arkeolog Damla Su Çiçek ile gerçekleştirdiğimiz müze gezisi, 2.500 yıl öncesine ait eserlerin insanlığın becerilerini sergilediğini gösterdi; bölgenin karakteristik özelliklerini ve tarihini gözler önüne serdi.
Burdur Müzesi’nin daha büyük bir mekâna ve hediyelik eşya satan bir dükkâna ihtiyacı olduğu göze çarpıyor.
İnsuyu Mağarası, Burdur – Antalya karayolu üzerinde, Burdur’a 13 kilometre mesafededir ve ülkemizde turizme açılan ilk mağaralardan biridir.
597 metre uzunluğundaki İnsuyu Mağarası, 1965 yılında turizme açılmıştır. Karstik özellikleri ile sarkıt ve dikitleri ile dikkat çekmektedir.
Burdur’un florasında önemli bir yere sahip olan lavanta, şehrin çeşitli yerlerinde görülmektedir. Burdur, lavanta ihracatı noktasında komşusu Isparta ile tatlı bir rekabet içindedir.
Burdur’daki en büyük eğlencelerden biri olan Yaren Geceleri, katılımcılara yöresel tarih ve kültürü sunmaktadır. Eğlencede, ‘Günah Kantarı’ gibi geleneksel oyunlar ve halk türküleri ön plandadır.
Burdur’un gözde simgelerinden biri de Ağlasun ilçesindeki Anıt Ağaçtır. 1201 yaşındaki bu Doğu çınarı, dünyanın en yaşlı 10 ağacından biridir.
Elvin Levinler’in Temmuz rotası