Türkiye’nin Doğalgaz Dengesi Değişiyor: LNG ve Yerel Üretim Rusya ile İran’ın Payını Daraltıyor
Türkiye’nin LNG alımlarını artırması ve yurt içi gaz üretiminde planlanan hızlı yükseliş, ülkenin doğalgaz tedarik profilini kökten değiştirme potansiyeli taşıyor. Bu değişim, geleneksel boru gazı tedarikçilerinin pazar payını azaltabilir ve Ankara’nın enerji arz güvenliğini güçlendirebilir.
İthalat Kaynaklarında Yeni Dengeler
Son dönemde yapılan LNG anlaşmaları ve deniz yoluyla gaz ithalatı kapasitelerinin artırılması sayesinde, Türkiye 2028 yılı sonuna kadar talebinin yaklaşık yarısını boru hattı dışı kaynaklardan karşılayabilecek duruma gelebilir. Bu dönüşüm, özellikle ABD menşeli LNG alımlarının payındaki hızlı artışla belirginleşiyor.
Geçmişte ağırlıklı tedarikçi konumunda olan Rusya’nın Türkiye’deki gaz payı, son yıllarda azalma eğilimi gösterdi. Yılın ilk yarısında Rusya’nın payı yaklaşık %37 seviyesine gerilerken, İran’ın payı yaklaşık %10 civarında seyrediyor. Buna karşılık ABD menşeli gazın payı bir önceki yıla göre belirgin şekilde arttı ve bu yılın ilk altı ayında %18 düzeyine ulaştı.
Boru Gazı Sözleşmelerinde Dönüşüm ve Esneklik Eğilimi
Türkiye’nin Rusya ile yaklaşık 22 milyar metreküp, İran ile yıllık yaklaşık 10 milyar metreküplük boru gazı sözleşmeleri önümüzdeki dönemde sona erecek. Sözleşmelerin sona ermesiyle birlikte tedarik anlaşmalarında esneklik, miktar azaltımı veya yeniden pazarlık ihtimali gündemde.
Analistler, bu kontratların tamamen bırakılmasından çok, daha esnek şartlarla uzatılma veya daha düşük hacimlerle devam etme olasılığının yüksek olduğunu belirtiyor. Böyle bir yaklaşım, arz çeşitliliğini korurken tedarik maliyetlerini de optimize etme imkânı tanıyabilir.
LNG Alımlarındaki Hızlanma ve Terminal Kapasiteleri
Türkiye, hem kamu hem özel sektör yatırımları ile deniz yoluyla LNG temin kapasitesini önemli ölçüde artırdı. Sahip olunan iki kara ve üç deniz terminaliyle yaklaşık 58 milyar metreküp sıvılaştırılmış gazı yıllık bazda karşılayabilecek kapasiteye ulaşıldı.
Uzun vadeli LNG sözleşmeleriyle 2027’den itibaren yılda en az 11 milyar metreküp LNG temin edilmesi güvence altına alınırken, kısa vadeli anlaşmalar üç yıllık dönemde ek 15 milyar metreküp kaynak sağlıyor. Ayrıca talep artışı durumunda spot piyasadan alım yapma esnekliği de mevcut.
Yurt İçi Üretimde Beklenen Artış
Yurt içi üretimi artırmaya yönelik çalışmalar da hız kazandı. Saha geliştirme projeleriyle üretimin mevcutta yaklaşık 3,5 milyar metreküplük seviyeden 2026 sonunda 7 milyar metreküpe, 2028’de ise yaklaşık 14 milyar metreküpe çıkması hedefleniyor. Bu artışlar gerçekleşirse, iç talebin önemli bir bölümü yerli kaynaklardan karşılanabilecek.
2028 Sonrası İç Talep ve Boru Gazı İhtiyacı
Uzun vadeli LNG anlaşmaları ile yurt içi üretimdeki projeksiyonlar dikkate alındığında, 2028 itibarıyla iç tüketimin yaklaşık yarısı boru hattı dışı kaynaklardan sağlanabilir. Azerbaycan ile süren kontratların devam etmesi halinde Rusya ve İran’dan gelen boru gazına olan ihtiyaç, iç talep orta vadeli ortalamalarda kalırsa yaklaşık 18 milyar metreküpe düşebilir.
Sözleşmelerin tümü hesaba katıldığında, bu iki ülkeyle sona erecek anlaşmaların hacmi toplamda yaklaşık 31 milyar metreküp düzeyinde bulunuyor.
Stratejik Etkiler ve Bölgesel Fırsatlar
Arz kaynaklarının çeşitlenmesi yalnızca iç arz güvenliğini güçlendirmekle kalmayıp Türkiye’ye bölgesel bir ticaret avantajı da sağlayabilir. Ek gaz kapasitesi, iç piyasada kullanıldığı gibi, uygun koşullar oluştuğunda Güneydoğu Avrupa’ya veya diğer bölge pazarlarına ihraç için de değerlendirilebilir.
Öte yandan enerji piyasalarındaki gelişmeler, fiyat ve taşıma maliyetlerinin de etkisiyle hangi kaynakların daha rekabetçi olacağını belirleyecek. Bu bağlamda politika yapıcılar ve piyasa aktörleri, maliyet-etkinlik ile arz güvenliği arasında denge kurmaya çalışacak.
Sonuç
Türkiye’nin LNG alımlarını artırması ve yerli üretimi büyütme planları, enerji tedarik çeşitliliğini artırarak boru gazına bağımlılığı azaltma potansiyeli taşıyor. Önümüzdeki yıllarda sözleşme esnekliği, maliyet kıyaslamaları ve üretim hedeflerinin gerçekleşmesi, ülkenin enerji haritasını yeniden şekillendirecek ana belirleyiciler olacak.