40,4343$% 0.24
47,1614€% 0.49
54,2613£% 0.02
4.344,14%0,72
3.349,56%0,33
10.366,16%-0,04
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı bir canlı yayın programında gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Fidan’ın yaptığı açıklamalardan öne çıkan maddeler şu şekilde:
“Suriye, Türkiye’nin milli güvenliği açısından son derece önemli bir konumda. Komşularımız, yaşam alanlarımızı etkileyen büyük bir faktör. Buradaki sorunlarla ilgilenmek istemiyoruz, çünkü bu sorunlar ülkelerimize geri dönüş yapıyor. Öncelikli hedefimiz bölgede istikrarı ve güvenliği sağlamak. Bizim hegemonik bir amacımız yok. Suriye’nin bölünmesi ve istikrarsızlıktan faydalanmaya çalışan aktörlerin, Suriye’nin içindeki çaresizlikten yararlanmasına izin vermemeliyiz. Öncelikle İsrail’in bu yönde bir amacı olduğunu düşünüyoruz. Netanyahu bunu açık bir şekilde ifade etti. Süveyda’da meydana gelen olayları fırsat bilen diğer grupların faaliyetlerinde artış görüyoruz. Biz hükümet olarak bu durumu göz önünde bulundurarak uyarılarımızı yapmak zorundayız. Suriye’de birlik ve bütünlük istiyoruz ve buradaki grupların bu dengeyi sağlaması gerekiyor.”
Merkezi hükümet, tarafsız bir müdahale yapma çabası içerisindeydi; ancak Suriye yönetiminin Bedevi-Dürzi çatışmasına müdahalesi İsrail tarafından engellendi. Taraflar arasında görüşmeler sürüyor. Merkezi hükümetin tarafsız kalması önemli, Şara da bu doğrultuda adımlar atıyor.
ABD’nin, İsrail’siz bir Suriye bağlamında daha yapıcı bir tutum sergilediğini gözlemledik. ABD Suriye Temsilcisi özgün bir vizyona sahip.
Şu anki süreç devam ederken, Süveyda’daki gelişmeler gündemde kaymalara sebep olsa da, bizim önceliğimiz değişmiyor. SDG’nin derhal merkezi hükümetle bir anlaşma yapması ve bu anlaşmanın aktif hale gelmesi için hızlı adımlar atması gerekmektedir. Türkiye’nin güvenlik anlayışı açısından önemli bir durum. Silahlı yapıların bu ülkede var olmasına müsaade edilmesi kabul edilemez. Tom Barrack’ın SDG’ye yönelik açıklamaları dikkate değer bir çağrıdır.
Irak ve Suriye’deki mevcut PKK senaryolarının tekrarlanması, ülkemizin geleceği açısından kabul edilemez. Süreç ilerlerken, vatandaşlarımızın endişelenmemesi gerekiyor. Beklentimiz, hiç kimsenin herhangi bir tehdide maruz kalmamasıdır. Irak, Suriye ve İran’daki silahlı unsurlar önemli bir takip gerektiriyor. Son on yıldır PKK’yı bu topraklardan çıkardık; Suriye ve Irak’ta hâlâ sorun devam ediyor. Biz bununla ilgilenmemeliyiz. Silah ve çatışma yerine daha medeni bir yaklaşım sergileyerek bu durumu dönüştürebiliriz.
Bu süreç şu ana kadar belli bir aşamaya geldi. Ancak biz devletiz ve devletin hassasiyetlerini dikkate almamız gerekiyor. Devlet, oyunlara gelmez ve kimseyi yanıltmaz; konuştuğumuz her şeyi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Beklentimiz, kendimize yönelik hiçbir tehdidin kalmamasıdır. KCK’nın bazı gruplarının feshi söz konusu; ancak diğer grupların durumu da önemlidir. Yöntemlerin nihaî fakat doğru bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Bu yeni dönemde taraflar için bir fırsat bulunmaktadır.
Bu saldırganlık bir noktada sona erecektir. Sadece İsrail için değil, dünyanın geneli açısından sorunlar doğurabilir. Son dönemde birçok ülke bu duruma tepki göstermeye başladı. İki ana tıkanıklık var: Ateşkes sağlandığında insani yardımların kim tarafından dağıtılacağı ve iki tarafın anlaşamadığı noktalardır. Hamas ‘BM dağıtsın’ derken, İsrail bunu kabul etmiyor. Şu an için Gazze’deki askerî unsurlar ne kadar geri çekilecek? Taraflar bu konuda hala mutabık değil. Ateşkes koşullarının sağlanması için, Hamas rehineler sonrası güvence talep ediyor. Bu tür tıkanıklıklar devame diyor. İsrail, Gazze’yi aç bırakma politikası sürdürüyor ve bununla birlikte başka ülkelere Gazze halkını gönderme girişimini sürdürüyor.
Görüşmelerde esir alışverişi üzerine tartışmalar sürmekte. Taraflar liderlerin hangi koşullarda bir araya geleceğini değerlendirecekler. Bu hafta Türkiye’yi meşgul eden bir meseleydi. Cumhurbaşkanımızın izlediği ilkeli tutum ve kurumlar arası iyi koordine sağlanmış bir süreç yürütülüyor. Bu savaşın bölgesel ve küresel etkileri oldukça ciddi. İnsani trajedileri bir kenara bırakırsak, şehirlerin yıkılması ve daha fazlası durumu cabası. Bu karmaşık ve maliyetli bir savaş. Taraflar, hangi şartlarda bir araya gelinmesi gerektiğini tartışıyor. Türkiye’de bir liderler zirvesi düzenlenmesine yönelik bir ön anlaşma da sağlandı. Ortam oluşturmak için çalışmaya devam ediyoruz.
Bu süreç çok katmanlı bir yapıya sahip. Belirli uçakların incelenmesi ve yerli üretimler gibi konular gündemde. Eurofighter’ı envanterinde bulunduran ülkelerle iki-üç yıldır görüşmeler yürütüyoruz. Aldığınız uçak, yalnızca uçuş yeteneği ile sınırlandırılamaz; personel, mühimmat, yazılım ve bakım gibi hususları da kapsar. Bu basit bir karar değil, zira bir sistemi köklü bir şekilde değiştiriyorsunuz. Cumhurbaşkanımız, bu süreçte devreye girerek görüşmeleri belli bir noktaya getirdi. Teknik heyetlerin muhataplarıyla yapacakları görüşmelerde ilerleme kaydetmelerini umuyoruz. Beklenmedik durumlar çıkabilir; eğer siyasi olarak tıkandıkları bir konu olursa, bize başvurabilirler.
Bazı ülkelerden gelen muhalefet kararları var. Bu konuda yoğun bir diplomasi süreci yürütüldü ve sonuç olarak böyle bir karar alındı. Avrupa ile vize serbestliği, Türkiye’nin AB perspektifinin canlı tutulması açısından önemli adımlardır.
Yeni bir çatışma olasılığı her zaman mevcut. Taraflar, 12 günlük savaştan öğrendiklerini şu anda uyguluyorlar. Özellikle İsrail’in bu durumu dikkatlice değerlendirmesi faydalı olabilir. Ben, İran’ın kendisine saldırılmadığı sürece saldırıda bulunmayacağına inanıyorum. Nükleer müzakerelerde sağlanacak bir uzlaşma, savaş riskini ortadan kaldırabilir.
Yemen’den İsrail’e balistik füze saldırısı