Marmara’da “Büyük Deprem” Beklentisine İtiraz: Uzun Fay Kırılmadan 7+ Büyüklük Olmaz
Jeoloji uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, son dönemde gündeme gelen Marmara Denizi’nde 7 ve üzeri büyüklükte deprem beklentilerine katılmadığını ve bölgedeki yapısal özelliklerin bu tür bir senaryoyu zorlaştırdığını açıkladı.
Adalar Bölgesinin Yapısı ve Kuzey Anadolu Fayı İlişkisi
Üşümezsoy, Adalar çevresinin kuzey-güney yönünde çökmeye meyilli bir yapı sergilediğini, bu nedenle bölgedeki deformasyonun Kuzey Anadolu Fayı’nın tipik gerilme karakterinden farklı olduğunu belirtti. Buna göre Kuzey Anadolu Fayı, Adalar üzerinden değil; Yalova ve Çınarcık hattından geçtiği için Adalar’daki kırılma ve çökme örüntüsü farklı bir mekanizmayla açıklanıyor.
Büyüklük için Gerekli Fay Uzunluğu ve Derinlik
Uzman, büyük depremler için gereken fay uzunluğu ve derinlik ilişkisini örneklerle anlattı. Kısa çaplı yırtılmalar küçük magnitüdlere yol açarken, 7 ve üzeri büyüklükler için yüzlerce kilometrelik kırılma uzunluklarının ve yeterli derinliğin şart olduğunu vurguladı. Özetle:
- Küçük çaplı yırtılmalar ≈ düşük magnitüd
- Yüzlerce kilometrelik kırılma ve onlarla uyumlu derinlik ⇒ 7+ magnitüd
Marmara’da ise mevcut fay uzunlukları ve derinlik verilerinin, 7.8 gibi çok büyük bir depreme işaret etmediğini söyledi. Örneğin, Kahramanmaraş depremlerinde görüldüğü gibi 7’ye yakın büyüklükler için yüzlerce kilometrelik bir kırılma gerektiğini, Marmara Denizi’nin boyunun bu ihtiyacı karşılamadığını belirtti.
Marmara’daki Geçmiş Kırılmalar ve Beklenen Risk
Yalova-Yeşilköy hattındaki yaklaşık 65 kilometrelik bir fayın 1894 yılında kırıldığını hatırlatan Üşümezsoy, bir fay parçası kırıldıktan sonra yine büyük bir kırılma için o bölgede gerilmenin yeniden birikmesi gerektiğini ifade etti. Bu sebeple Marmara Denizi’nde “henüz kırılmamış dev bir fay” olduğu yönündeki iddiaları değerlendirmede dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
Sonuç ve Öneriler
Özetle, bölgedeki jeolojik veriler ve fay geometrileri değerlendirildiğinde Marmara’da doğrudan 7+ büyüklüğünü üretecek tek bir yüzeysel kırılmanın mevcut olmadığı sonucuna ulaşılabiliyor. Ancak bu, deprem riskinin sıfır olduğu anlamına gelmiyor; yerel ve daha küçük ölçekli kırılmaların hasar potansiyeli bulunduğu hatırlatılmalı. Uzman, risk iletişiminde boyutların ve olası senaryoların bilimsel verilerle net şekilde aktarılmasının önemine dikkat çekti.