Asgari Ücrette Alım Gücü Düşüşü ve Açlık Sınırı Arasındaki Uçurum

Yılbaşına aylar olmasına rağmen milyonlarca çalışan, 2026’da yürürlüğe girecek yeni asgari ücretin seyrini merak ediyor. Özel sektör ücretleri ve sosyal yardım hesaplamalarında asgari ücretin referans alınması, sadece mavi yakalıları değil beyaz yakalıları da doğrudan etkiliyor.

Enflasyonla Uyumlu Güncelleme Yapılmadı

Geçen yıl memur ve emekli maaşlarına ara zam uygulanırken asgari ücrette ek bir düzeltme yapılmadı. Resmi verilere göre 2024 enflasyonu yüzde 44,38 olarak gerçekleşirken, 2025 için asgari ücrete yapılan artış yüzde 30 ile sınırlı kaldı. Bu fark, asgari ücretlilerin reel gelirinde belirgin bir kayba işaret ediyor.

2024’te net 17.002 TL olan asgari ücret, 2025’te 22.104 TL olarak belirlendi. Ancak yıl içinde enflasyonun etkisiyle bu artışın satın alma gücünü tam olarak telafi etmediği gözlendi; 2025’in ilk ayında maaşların reel değeri yüzde 5,03, temmuzda ise yüzde 16,67 oranında geriledi.

Açlık Sınırı ve Gerçek Yaşam Maliyeti

Güncel hesaplamalara göre açlık sınırı 27.000 TL’yi aşmış durumda. Bekâr bir işçinin asgari yaşam maliyeti ise yaklaşık 34.981 TL seviyesine çıktı. Mevcut asgari ücret ile bu yaşam maliyeti arasındaki fark yaklaşık 12.877 TL, yani belirlenen ücret yaşam masraflarının ancak yüzde 63’ünü karşılayabiliyor.

Bu tablo, birçok çalışanın temel ihtiyaçlarını karşılamada zorlandığını ve yeni ücret artışlarının da yaşam maliyetinin gerisinde kalma riskini barındırdığını gösteriyor.

Gelir Dağılımında Artan Dengesizlik

Sosyal ve ekonomik göstergeler, gelir dağılımındaki bozulmanın sürdüğüne işaret ediyor. Özellikle enflasyonist dönemlerde sabit ücretlilerin alım gücü daha hızlı eriyor ve gelir eşitsizliği derinleşiyor. Bu nedenle, ekonomistler ve sosyal politika uzmanları asgari ücretin en azından açlık sınırına endekslenmesi gerektiğini vurguluyor.

Maaş Artışı Cebinize Yansımadan Erime Riski

Genel değerlendirmeler, mevcut belirleme mekanizmalarının asgari ücretin temel ihtiyaçları karşılayacak düzeye ulaşmasını sağlamadığını ortaya koyuyor. Yapılacak sonraki zamlar da mevcut seyir korunursa açlık sınırının altında kalma ihtimali taşıyor; bu da çalışanların reel gelirinde daha fazla erime anlamına geliyor.

Özetle, asgari ücretin enflasyon, yaşam maliyeti ve gelir dağılımı ile uyumlu bir şekilde belirlenmesi, sosyal adalet ve ekonomik istikrar açısından kritik önem taşıyor.